Zehirli Badem: Vahşi Bademin Karanlık Yüzü

0
578

Her ne kadar badem birçoklarımızın afiyetle tükettiği yemişler arasında olsa da, bademi üreten Prunus dulcis bitkisinin vahşi formlarının ölümcül olduğunu öğrenmek sizi şaşırtabilecektir. Bu sebeple tarımdan veya yemişlerden az da olsa anlayan herkes, “yanlış bademi” tüketmenin ne kadar tehlikeli olduğunu bilecektir. Sadece 3-5 adet vahşi badem tüketmek bile ölümcül olabilir! Peki nedir bu Prunus dulcis ve neden öldürücüdür?

Prunus dulcis, yani badem, kültür bitkilerinden birisidir; yani insanlar tarafından “evcilleştirilmiş bitkiler” grubunda yer almaktadır. Badem, Erken Bronz Çağı’nda (M.Ö. 3000-2000) evcilleştirilen ve anavatanı Doğu Akdeniz olan bir türdür. Aynı zamanda muhtemelen Ürdün’den geldiği düşünülen bademlere Mısır’da Tutankhamun’un mezarında bile rastlanmıştır (Diamond, 1997).

Her ne kadar bademden söz ederken aklınıza ilk olarak fındık, fıstık gibi diğer yemişler gelecek olsa da, bademin en yakın akrabası bunların hiçbiri değildir! Bademin evrimsel süreçteki en yakın akrabası şeftalidir! Gülgiller familyasından olan bademin yanı sıra kayısı, şeftali ve erik de zehirleyici etkiye sahip birer çekirdek içerir.

Kültürlü bademler ölümcül olmasa da, yabani olanları zehirlidir. Evrimsel süreçte, yapay seçilim yoluyla yaban bademleri zehrinden arındırılacak şekilde insanlar tarafından evrimleştirilmiştir. Bu nedenle, yaban bademlerinden birkaçını ağzınıza atarsanız siyanür zehirlenmesi geçirebilirsiniz!

Zehirleyici etkiyi yaratan, siyanojenik glikozitlerden olan amigdalin isimli bir kimyasaldır. Bu madde hidrolize uğradığında hidrojen siyanür açığa çıkar. Acı bademlerdeki amigdalin miktarı %5 iken kayısıda %8, şeftalide %6 ve erikte %2.5’tur (Bolarinwa, Orfila, & Morgan, 2014). Hidroliz olayı yalnızca sindirim boşluğundaki enzimler yardımı ile su varlığında gerçekleştiğinden amigdalinin damardan verilmesi öldürücü bir etki yaratmaz (Rietjens, Martena, Boersma, Spiegelenberg, & Alink, 2005).

Badem de, birçok diğer besin maddesi gibi “kansere deva” olarak tekrar tekrar ileri sürülmüştür; ancak bademin hikayesi de, diğer tüm besinler gibi hüsranla sonuçlanmıştır. İlk kez, amigdalinin daha basit bir formu olan laetrile sentetik olarak elde edildiğinde kanser tedavisi amacıyla kullanılmak istenmiştir. Laetrile’in kanserli hücreye gidip hidrojen siyanüre dönüşmesi ve hücreyi öldürmesi gerekmektedir. Bu sırada sağlıklı hücreler çok az zarar görecektir çünkü sağlıklı hücrelerin enzimleri laetrile’i etkisiz hale getirecek mekanizmalara sahiptir. Çalışmalar beklendiği gibi olmamıştır ve laetril’in kanserle mücadelede kullanılmasından vazgeçilmiştir (Duke, 2003).

Amigdalin, normalde bitkinin kofullarında saklanır. Koful saldırı olmadığında hücrenin zarar görmesini engeller. Saldırı anında (ki bu, insanlar için geçerli olabilecek çiğneme, ezme ya da bitkiyi yaralama durumlarıdır) kofullardaki amigdalin serbest kalır ve enzimler yardımı ile aktive olur.

Amigdalin’in hidrolizi B-glukosidaz, emülsin ve amigdalaz enzimleri yardımı ile gerçekleşir. Amigdalin ilk olarak gentiobioz’a parçalanır. Gentiobioz glikoz ve L-mandelonitril’e dönüşür. Son olarak da L-mandelonitril benzaldehite ve hidrojen siyanüre (HCN) parçalanır (Rietjens, Martena, Boersma, Spiegelenberg, & Alink, 2005).

Sütleğengillerden olan manyok ve buğdaygillerden olan sorgum bitkilerinde artan CO2konsantrasyonunun siyanojenik glikozit üretimini arttırdığı gözlemlenmiştir. Bu durum bu bitkileri zehirli ve tüketilemez hale getirmektedir.

Teşekkür: Evrim Ağacı ve Bu yazıyı hazırlayan Ali Kağan Akbaş’a teşekkür ederiz.