
Şunu biliyorum ki hiç kimse işini tamamlayıp, emellerine kavuşup, mutlu, mesut ve gönül rızasıyla bu hayattan göçmüyor.
Her şey yarım kalıyor; insan yarım kalıyor.
Hayat kimine bir saat, kimine yüz sene. Ama sonunda doyulmadan biten, sona eren bir zaman dilimi. En çok şiirler yarım kalıyor. Hangi şair şiirini tamamlayıp da veda ediyor ki?
Bize kimse sormuyor geliyoruz dünyaya ve yine hiç kimse sormadan gidiyoruz. Lakin en garibi hiç gitmeyecekmiş gibi yerleşiveriyoruz yeryüzüne! Mal mülk ediniyoruz, evler, konaklar, saraylar yapıyoruz, satın alıyoruz. Bizim diyoruz. Oysa ne demişti Yunus Emre?
Mal sahibi, mülk sahibi
Hani bunun ilk sahibi?
Mal da yalan mülk de yalan
Var biraz da sen oyalan!..
Yahu Sultan Süleyman’a kalmadı dünya, Karun’a, Firavun’a kalmadı malı, saltanatı. Kim “Yeterince yaşadım, artık doydum hayata” demiş acaba?
Yaptıklarıyla anılırmış insanoğlu. İyi işler yapanlar iyi, kötü işler yapanlar kötü diye namlanır. Mesela Edison iyi bir iş yapmıştı, kıyamete kadar şükranla yaşayacak adı. Ama Hitler de kıyamete dek ilençle anılacak! Yani iyi bir şey yapamıyorsan bile bari kötü bir şey yapma! En azından unutulsun adın…
İçinde yaşadığımız bu çağ, yani iletişim çağı mı, bilgi çağı mı her neyse, henüz adı konmamış bu çağ. Bize denk geldi veya biz denk düştük. İşte bu çağ aynı zamanda tüketim çağı. Doyumsuz bir tüketim dünyası. Hızla her şeyi tüketiyoruz. Çabuk eskiyor veya tükeniyor, ne varsa! Lakin hiç birimiz tatmin olamıyoruz. Doyduk diyemiyoruz. Daha! Daha! Daha! Semada yankılanıyor çığlık gibi mütemadiyen. Her şeyde ama. Maddede ve manada hiçbir şey doyurmuyor insanı. Artık kimsenin bir çift ayakkabısı yok, birden fazla çift ayakkabı, giysi, eşya. Bir çeşit yemek yok sofralarımızda envai çeşit var. Çok kitabımız, çok saatimiz, çok harcama kalemimiz var. Tabi kimine de hiçbir şey yok!
Ama memnun etmiyor bizi sahip olduklarımız! Çok olunca değerli de olmuyor aslında. Değer derken parasal ederini kastetmiyorum tabi ki. Anlamı değersiz.
Ve doymayan, tatmin olmayan bir ruhun yazdığı şiir de bestelediği şarkı da değerli olmuyor. Bir okumalık şiir, bir sezonluk şarkı oluyor.
Hasılı, heder olup gidiyoruz sonunda. Mutsuz, huzursuz, rızasız şekilde mecburi bir veda sonumuz!
(Efendim naçizane kelamımızla, kalemimizle ara sıra huzurunuzda olacağız burada. Maksat ahkam kesmek, ukalalık etmek değil, haşa. Bir nevi çeşitli konularda hasbıhal etmek, sohbet etmek maksadımız. Belki bir duyguda, bir fikirde birbirimizle paylaşım yapmak da demek mümkün. Şimdiden sürçü lisan edersek affola.)